9 Ekim 2013 Çarşamba

Elif Tanverdi... nam-ı diğer Çizenbayan ile...

Bazen bir kitap oluyor. Bazen o kitabın arasındaki iki satır. Bazen bi şarkı, bir şiir...İlk defa gidilen bir şehir...bir fikir...
Bazen bir resim oluyor duvarda.
Öylece kalıyorsun karşısında. Ayrılamıyorsun bir süre...içine girmek istiyorsun.
Bazen bir deniz oluyor önünde, içinde ne olduğunu hiç kestiremediğin, ama savrulup gitmek istiyorsun yine de...artık nereye götürürse?

Bende böyle oluyor işte! Sizde nasıl bilemem tabi. Yeni "bir şey " keşfetmenin hazzı, şu hayatta hiçbi şeyle kolay kolay boy ölçüşemiyor! ve bazen de  bir insan oluyor, ete kemiğe  bürünüyor...Elif Tanverdi diye gözüküyor gözümüze...Evet şahane bir blogger, evet bir mimar, evet internette bir fenomen O! ama ben tarif edeceksem eğer kendi duygu ve düşüncemle; gerçek bir "ilham kaynağı" derdim sadece.
Esinlenmek istersiniz siz de diye, rica ettim. Kırmadı. Hadi! Biraz daha yakınlaşalım mı?

Elif Tanverdi kimdir? Nerden geldi? Nereye gidiyor?

-Henüz kendimi tanımaya çalışıyorum ben de. Sürekli yeni bir şeyler keşfediyorum. Herkes nereden geldiyse ben de ordan geldim. Mükemmel olmayan hatta travmatik anıların olduğu bir çocukluk, her şeyi doğru ve tam yapma isteğiyle geçen bir eğitim hayatı, tutkulu çocukluk aşkları ve sonunda kendiyle ve hatalarıyla daha barışık bir gençlik dönemi. Hala genç kızlıktan yetişkinliğe geçişi tamamlamamış gibi hissediyorum. Daha dün çocuktum diyorum. Tek bir yere ya da kişiye bağlanamayan özgürlüğüne su gibi muhtaç bir kızım işte. Kalbim, mantığım iş birliği içinde onlar nereye derse oraya gidiyorum ben de. Bırakmam gerekirse bırakıyorum, ağlamam gerekirse ağlıyorum.

 Bize Çizen Bayan’ın doğum hikayesini anlatır mısınız? Planlı çok istenen bi çocuk muydu? :) yoksa tam bir sürpriz mi?

-Çok isteyerek girdiğim ve hem şikayet edip hem severek okuduğum mimarlık eğitimim sırasında gece proje sabahlamaları arasında twitter'a giriyordum sürekli ve hep çizim yaptığım için aldım bu nicki. 

ilk başta sadece twitterda bişeyler yazıyordum. Mezun olmama yakın sebebini hala çözemediğim şekilde yavaş yavaş ünlenmeye başladım. diploma projesine odaklanmak için parttime çalıştığım işimi de bırakmıştım. Mezun olup yaz tatilini de yapıp öyle işe girerim dediğim sırada twitter hesabım sebebiyle teklifler gelmeye başladı. 
avrupa' okulu bitirip bir sene ya başka işlerde çalışan ya da dünyayı gezen akranlarımı örnek alıp ben de ailemden bir sene müsade istedim. Ttwitterla ilgili böyle bir durum var hemen işe girmek yerine bakalım nereye gidecek dedim. anlayış gösterdiler. seyahat bursu için açtığım gezi blogumu çok sevdiğim için yazmaya başladığım müzik blogumu ve hayata dair şeyler karaladığım blogumu bir araya getirip bir web sitesi yaptım ve bu seyahat edip bolca müzik dinleyip fotoğraf çekip durmadan yazı yazdım ve ailemden istediğim 1 senenin sonuna geldiğimde ben artık bir blogger olmuştum.     


Hayata hazırlıksız yakalananlardan mısınız? Yoksa plancı mı? Her duruma hazırlıklı insanlar vardır hani. Yağmura karşı şemsiye, aniden masaya dökülen bi bardak çaya önlem olsun diye mutlaka çantasında selpak mendil çıkar onların. Siz onlardan mısınız?

-Bellı konularda plan yaparım. (mesela seyahat) ama planlarımın dısına cıkmak benı bozmaz. esneğim o konuda. çantamda mendil ya da şemsiyem olmaz. Bir şey olursa illa ki bir yol bulunur. ama bir festivale ya da seyahate gidiyorsam ihtiyacım olabilecek şeyleri alırım mutlaka. Böyle garantici de değilim tam tersi de değilim.

İnsan yeni bişey yaratırken aklında bi hayal olmalı. Net olmasa da tamamen flu da olsa…siz blogunuzu ilk açtığınız günlere dönünce aslında neyin hayalini kurmuştunuz? Şu an o hayalin neresindesiniz?

-Kesınlıkle bır şey yaratırken akılda bir hayal olması gerektiğine inanıyorum. çok doğru söylediniz orada. ama ben blogumu böyle açmadım. biraz zorunluluktan açtım. bir bursa başvurdum ve bursun koşullarından biri blog'du. ben de blog açtım. sonra olaylar gelişti. kafamda bir şey yoktu. sürpriz oldu hepsi.


Sizce insanlardaki seyahat tutkusunun temelinde ne yatıyor? “Gitmek” olgusunun sizdeki tarifi nedir? Aslında bambaşka bi “arayışın” hedef değiştirmiş hali olabilir mi?

-Herkesin seyahat isteğinin farklı motifleri olduğunu düşünüyorum bu yüzden çok farklı tarzda gezginler var. bazısı konfordan hoşlanır bazısı sadece keşfetmekten,. gitmek için giden de var sadece biraz uzaklaşmak için de. eşe dosta anlatmak için giden de var tek tutkusu bu olan da. Ben yeni şeyler gördüğümde kocaman dünyada daha önce ayak basmadığım yepyeni bir yere ayak bastığımda işte o an yaşadığımı hissediyorum. o zaman çok mutlu oluyorum. bambaşka yerlerde bambaşka hayatlar insanlar coğrafyalar var. keşfetmek heyecan verici. A noktasında doğduk diye hayatımızı a noktasında tamamlamamız gerekmiyor. Ama "Gitmek" ayrı bir konu. bunu seyahatle bir tutmamak lazım. ben çok yakında gidiyorum. Ve bu keşfetmekten çok fakrlı motifler barındırıyor. Arkada bırakmak, kendini denemek, kendini tanımak, sıfırdan başlamak gibi.

İlk uçağa bindiğiniz anı hatırlıyor musunuz? Kaç yaşındaydınız? Nereye gidiyordunuz? Neden?

-İlk uçağa binişimden emin değilim ama ilk kez yurt dışına gidişimi hatırlıyorum. 15 yaşındaydım. Hazırlıkta öğrendiğim Almanca'yı pekiştirmek için Viyana'ya gidiyordum.  


İstanbulla yaşadığınız ilişki;

a)      aşk nefret ilişkisi.
b)      Bi türlü kopamadığım belalı bir eski sevgili gibi.
c)      Alışkanlık…
d)     Vazgeçemem
e)      Hepsinden biraz.

-Aşk nefret ilişkisi kesinlikle var :) yani acayip sevip, biraz haline acıyıp genelde usanıyorum istanbul'dan. Alışkanlık yok. kopamama durumu da; ama ben eski sevgililerinden kopamayan bir insan da değilimdir zaten. Güzel hatırlarım eski sevgiliyi. istanbul'dan vazgeçebilirim, elbet özlerim, ama başka bir şehirle işler daha yolunda olabilir, yıllar sonra dönerim, döndüğümde aynı şekilde bulmayabilirim, ama dönemezsem de güzel hatırlarım gibime geliyor. Hem aşk hayatımı hem istanbul'la ilişkimi özetledim. 


Gezdiğiniz yerler arasında şu duyguların karşılığı olan şehirler desem?

-          İlk aşk : Las vegas

-          Sırdaş : Barselona

-          Kafam güzel olunca mutlaka aklıma düşer : Berlin

-          Suç ortağım : Benim suç ortağım hep istanbul oldu

 Peki elinize şu kıyafetleri verip, istediğiniz şehirlere giydirin deseler? 

-Harika bir soruymuş bu :)

 Uzun yırtmaçlı bi  etek en çok hangisine yakışırdı? Londra

 Minicik bi şort olsa hangisinin bacağına geçirirdiniz? Berlin

 Siyah tayt? Oslo

  Pullu payetli bi bustiyer hangisinde daha çok parlardı? Paris 


Elinizde bir kitap, tek başınızasınız... Kulağınızda kulaklık, mevsim ilkbahar olsun...İstanbuldasınız.

Ne okuyorsunuz? Zaman Yolcusunun Karısı
       Hangi şarkı çalıyor? Last Shadow Puppets - My Mistakes Were Made For You
       Hangi mekandasınız? Caddebostan Sahil
       Aklınızdan ne geçiyor? aşk bu

Son olarak, hayallerinizi yazdığınız deftere baktığınızda, en çok şunu yapmış olmaktan mutluyum ve henüz yapamadım ama en çok şunu yapmak için yanıp tutuşuyorum dedikleriniz neler?

-Bir seyahat blogum olması ve dünyayı geziyor olmak yapmış olmaktan en çok mutlu olduğum şey. Yapmak için yanıp tutuştuğum şeylerden birisi bir şekilde güney amerikaya gidebilmek, bir şekilde bir müddet yurt dışında çalışmak, yaşamaktı. Bunu da çok yakında gerçekleştiriyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder