Mesela neden şu ağaç böyle boy verdi de hemen yanındaki
güdük kaldı? Bu şarabın tadı neden bu
kadar güzel de, diğeri köpek öldürüyor? Şu insan neden beni bu denli yoruyor da diğeri
huzur veriyor...
Örnekler çoğaltılabilir tabi.
Çok insan tanıyorum öyle. Bi şeyi çok seven çok yücelten ama
neden sevdiğini sorduğun zaman dişe dokunur iki kelam edemeyen, gerekçesini
veremeyen.
İnsanlar için de böyledir; fikirler, duygular hatta eşyalar için de.
Benim "davam" der mesela da; onun savunmasını bile veremez. “İnanıyorum işte” der. İzahı yok. Öyle…
Çünkü sormaz. Sorgulamaz
Diyeceğim şu ki: Sormak lazım!
Şu bahçe niye öyle yemyeşil de odtü'nün önü çoraklaştı diye.
O niye o yokuşu
tırmanıp duruyor öyle, deli mi ne?
Burda düz zeminler var halbuki, bi güzel yayılıyoruz işte.
Yorulmaya gerek var mı bu kadar? Ne oluyor yani “bilince” ?
Di mi?
Çok şey oluyor(muş).
Tüm bunların önemini bu kadar güzel hatırlattığı için,
kendisine Teşekkürlerimle…
Ha bu arada;
Laf aramızda,
Sahiden biraz deli! J
Aşağıda okuyacaklarınız da şahane bir “deli” nin, enteresan
hikayesi.
Hadi dinleyelim mi J
Tam olarak hepsini birden demiş olduk; evet çünkü ben bu işe başladığımda önce dinleyiciydim sonra merak ettim. Sonra bana dediler ki sen bunları yazsana ve yazmaya başladım. Pop aslında 1970 lerde ortaya çıkmış bi kavram ve popülerin kısaltılmışı. O dönemde ne popülerse pop denilen şey o aslında. Popüler müzik tarihi üzerine yazıyorum ve düşünüyorum. Yoksa hani caz da derdik rock da derdik. Dinlediğim şeyler itibariyle onları demeyi de tercih ederdim; ama pop diyince bunun içine hepsi giriyor.
Müzik yapmak başka bi şeydir, iyi müziği seçip insanlara
dinletmek çok başka bi şey. Bu anlamda çocukken hayalini kurduğunuz şey tam da
böyle bişey miydi ? Yani aslında soru
şu: Siz tam olarak nereye gidiyordunuz da buraya saptınız?
Çocukken plaklarla fena haşır neşirdim. Dedemin bi pikabı vardı. Çanakkale'de yaşardık ama babam bankacıydı ve dört yılda bir tayin olurdu. Dört yılda bir şehir değiştirmek gerekirken bizim şansımız dört yılda bir hep Çanakkale'ye dönüyorduk. Doğduğum, ilk ve orta okulu okuduğum yer aynı zamanda. Ve dedem her gidişimizde pikabını çıkartır bize plak dinletirdi. O dinlediğim plaklar annemin beni uyuturken dinlettiği plaklarmış aynı zamanda. Şu an da benim evimde. Ben aslında mühendis olmayı istiyordum. Lisede başladı asıl bu müzik meselesi. İlk 1984 sonu MFÖ'nün "ele güne karşı yapayalnız"albümünü aldım. Kaset olarak. Hey dergisi çıkardı o zaman, o dergileri takip ederdim. Sonra yabancı müzik dergilerini karıştırmaya başladım. İnternet filan yoktu tabi o zaman. Derken müziği daha bilerek ve seçerek dinlemeye sonra onları kasetlere kaydetmeye ve daha sonra onları sevdiğim arkadaşlarıma hediye etmeye başladım. Ezgi vardı Karanfil sokakta, Karanfil pazajında. Hala var ama toka satıyorlar mesela aynı adamlar. E sonra dediler ki bana bi tane radyo kuruluyor, daha özel radyolar yeni kuruluyor o dönemde, sen de orda program yapmak ister misin? Radya arkadaş. 1993' te. Daha sonra müzik direktörlüğüne kadar geldim orda. O dönemde en büyük şanslarımdan biri, orda Metin Solmaz'la tanışmış, onunla çalışmış olmamdır. Ki o dönemde önceleri O Metin Solmaz'ın benim hayranı olduğum, yazılarını okuduğum aynı Metin Solmaz olduğunu da bilmiyorum. Böyle radyo müzik derken Alper Fidaner'le program yapmaya başladık, sonra TRT dönemi başlar vs. ve bugünlere geldik. Kısa hikayem budur. Sorulacak tüm soruları yanıtladım sanırım.
Gülüyor... :)
Gülüyor... :)
Bazı kavramların hafızalarda direk çağrıştırdığı isimler
vardır. Eski 45'lik diyince de bakınız: Murat Meriç durumu var
Aaa hayırdır inşallah :))
Bu tarif içinizdeki hangi duyguyu doyuruyor tam olarak ve diğer açlıklarınızı bastırmak için ne yiyip ne içiyorsunuz ?
Herşey.
Herşeyse sizinle oturup konuşmam bile benim için bi beslenme şekli. Bu bana hediye ettiğiniz kitap mesela; bunu sizin sayenizde okuycam ben. Gibi...
Bi de ben müziği sadece müzik olarak algılamıyorum. Yapılan işi bi yere oturtmak. O plak nasıl çıktı. kim besteledi. hangi koşullarda ortaya çıktı. Bi aşk şarkısı için bunu söylemek çok mümkün değil belki ama mesela Sezen Aksu Iışık Doğudan Yükselir'i hangi ortamda çıkardı. o albümde niye türkü okudu. hemen sonrasında neden Cumartesi Anneleri için bi şarkı yaptı. Ya da İlhan İrem'in Bir varmış bir yokmuş şarkısı. Savaş karşıtı bir şarkıdır. Bunu neden yaptı...
Ve şimdi de Şarkılı Cumhuriyet Tarihi diye bi şey uydurdum. Üniversitelerde, Cumhuriyet tarihini şarkılar üzerinden anlatıyorum. En son Maltepe Üniversitesinde yaptım. Şimdi Aralık ayında Anadolu Üniversitesi var. Adana Çukurova Üniversitesinde bi benzerini "göç" konusu üzerinen gerçekleştiricez. Göçler Türkiye'yi ve insanları nasıl etkiledi gibi...
Ya da işte yarın Birgün' de yayınlanacak yazım. Atatürk'ün bir dönem sofrasında kaydettiği bir plak. bi ara piyasaya çıkıyor ancak devlet tarafından sakıncalı bulunup toplatılıyor. Çünkü Atatürk sarhoş o konuşmada ve dili dolaşıyor. daha önce Radikal'e yazmıştım şimdi onu genişletip Birgün'e yazıcam.
Bi de ben müziği sadece müzik olarak algılamıyorum. Yapılan işi bi yere oturtmak. O plak nasıl çıktı. kim besteledi. hangi koşullarda ortaya çıktı. Bi aşk şarkısı için bunu söylemek çok mümkün değil belki ama mesela Sezen Aksu Iışık Doğudan Yükselir'i hangi ortamda çıkardı. o albümde niye türkü okudu. hemen sonrasında neden Cumartesi Anneleri için bi şarkı yaptı. Ya da İlhan İrem'in Bir varmış bir yokmuş şarkısı. Savaş karşıtı bir şarkıdır. Bunu neden yaptı...
Ve şimdi de Şarkılı Cumhuriyet Tarihi diye bi şey uydurdum. Üniversitelerde, Cumhuriyet tarihini şarkılar üzerinden anlatıyorum. En son Maltepe Üniversitesinde yaptım. Şimdi Aralık ayında Anadolu Üniversitesi var. Adana Çukurova Üniversitesinde bi benzerini "göç" konusu üzerinen gerçekleştiricez. Göçler Türkiye'yi ve insanları nasıl etkiledi gibi...
Ya da işte yarın Birgün' de yayınlanacak yazım. Atatürk'ün bir dönem sofrasında kaydettiği bir plak. bi ara piyasaya çıkıyor ancak devlet tarafından sakıncalı bulunup toplatılıyor. Çünkü Atatürk sarhoş o konuşmada ve dili dolaşıyor. daha önce Radikal'e yazmıştım şimdi onu genişletip Birgün'e yazıcam.
Devletin "Benim Atatürk'üm nasıl sarhoş olur " mantığıyla hemen toplatıtığı bir plak.
Kahkahalar :))
Türkiye'de sesli 2.Dünya Savaşı Ansiklopedisi diye bi plak çıkmış. Sesli ansiklopedi. İkinci dünya savaşını radyo spikerleri anlatıyor. Bunları kimse bilmez tabi.
1963 yılı 10 Kasım'ı takiben bi plak yayınlanıyor. Atatürk'ün ölümümün 35 yılı nedeniyle İsmet İnönü'nün konuşması, Celal Bayar'ın Atatürk'ün ölüm yıl dönümünün bilmem kaçıncı gününde yaptığı bir konuşma,10.Yıl Nutku ve Kenndy'nin Atatürk'ün ölüm yıl dönümü nedeniyle 10 kasım 1963 yılında yayınladığı bir mesajı kapsıyor. Ve ne ilginçtir ki Kennedy 12 gün sonra öldürülüyor. Kennedy'nin plak üzerindeki son konuşmalarından biri Türkiye'de basılıyor. Böyle açtıkça, deştikçe inanılmaz enteresan şeyler çıkıyor işte.
Netekim bu açlık bitmez. Hala çok açım...
Netekim bu açlık bitmez. Hala çok açım...
Yaptığı işi aşkla tutkuyla yapan insanların bunu kişisel
hayatında nasıl bi yere koyduğunu hep merak etmişimdir. Siz mesela müzik
konuşamadığınız biriyle iyi dost ya da arkadaş olabilir misiniz? Ya da kendi
tanımlamanıza göre “iyi müzik”ten anlamayan bi kadına aşık olabilir misiniz?
Tabi.
Gülüyoruz...
Çok net oldu bu galiba.
Evet ama çok hoşuma gitti çünkü sinir oluyorum o anlayışa ya.
Pek tabiki. Yani şöyle söyleyim bi insan Melih Gökçek değilse arkadaş olurum ben onunla. Tanısam belki ama: hiç sanmıyorum. Dünyada arkadaş olamayacağım tek insan oymuş gibi geliyor bana. Herkesle konuşacak bişdy mutlaka vardır. Çok netim yani bu konuda. Tanrı değilim bişey değilim insanız işte. Yanlışsa da mutluyum...
Kendi özel koleksyonunuzdan, bi arkadaşınız ödünç istediğinde plaklarınızı çok rahatlıkla
verebiliyor musunuz? Genelde sizin durumunuzdakiler bu konuda biraz takıntılı
olur. Verirken eliniz titrer mi? J
Peki altın parçalarımdır kimseye elletmem dediğiniz üç
tane plağınızı sorsam?
Elletmemden kasıt vermemse işte Atatürk ün o plağı önemlidir. Bahsettiğim sarhoş konuşmasının olduğu plak. Onun dışında Tülay German benim yeryüzünde en sevdiğim insanlardan biridir. Kendisini de yaptığı işleri de acayip severim. 1966' da Türkiyeyi terkedip Paris'e yerleştiğinde onu tanıtmak için 50 ya da yüz tane plak basılıp radyolara dağıtılıyor. Bu plağın bi kopyası bende. Çok büyük bi tesadüf eseri istanbul'da bi sahafta buldum. Onu da kimseye vermek istemeyebilirim. Üçüncü plak bulmak zor yani herşey olabilir... mesela bana müziği sevdiren insanlardan biri dayımdır. Dayımın üzerine el yazısıyla yazıp bana imzalattığı Sev Kardeşim plağı vardır. Dünyanın en kolay bulunan plağıdır aynı zamanda; ama o kopyayı ben kimseye vermek istemem.
Fonda Türkiye'dense bu aralar Ahmet Kaya'ya takılmış olduğum için Ahmet Kaya olabilir ama mesela 31 Mayısta Gezi direnişi başladı ve ben o sırada Antalya'dan Ankara'ya geliyordum. O gün yolda alelacele Birgün'e "Direne direne kazanacağız!" diye bir yazı yazdım. İlginçtir ki o yazı boyunca kulağımda hep Yeni Türkü'nün "Haydi gel" şarkısı vardı. O gece Nefeste programa o şarkıyla başladım. Sonra tabi sürdüremeyeceğimize karar verdik. Programı sonlandırdık. O gece boyunca da hep aklımda o şarkı vardı. Ama onun yanına Moğollar'ın' Bi şey yapmalı' sı konulabilirç Son dönemde çıkmış insanları en iyi gaza getiren şarkıdır. Ahmet Kaya'nın "Gururla bakıyorum dünyaya" şarkısı çok önemli bi şarkıdır bu anlamda.
Dünyadan bi örnek vermek gerekirse bizim gençken bi hayalimiz vardı. Türkiye'de devrim olduğu gün Shostakovich'in 7. senfoni 4. bölüm, Leningrad senfonisidir o senfoni ve Rus Devrimi'ni anlatır.Bu biraz sovyetik olmakla ilgilidir mesela ama bu da kayıtlara geçsin. Bunu hiç biyerde yazmadım. Bi gün devrim olursa bu şarkıyla yürümeyi hayal ederdik. 2010'da Almanya da 1 Mayıs alanında çaldım. Almanya' da coşkuyla kutlanılıyor tabi Türkiye'deki gibi gazla değil. Güneş batmaya yakın o gece ben l Mayıs' ta Beyaz Kelebekler de çaldım Ahmet Kaya ve Duman da çaldım Cem Karacadan 1 Mayıs'ı da çaldım.
Dünyadan bi örnek vermek gerekirse bizim gençken bi hayalimiz vardı. Türkiye'de devrim olduğu gün Shostakovich'in 7. senfoni 4. bölüm, Leningrad senfonisidir o senfoni ve Rus Devrimi'ni anlatır.Bu biraz sovyetik olmakla ilgilidir mesela ama bu da kayıtlara geçsin. Bunu hiç biyerde yazmadım. Bi gün devrim olursa bu şarkıyla yürümeyi hayal ederdik. 2010'da Almanya da 1 Mayıs alanında çaldım. Almanya' da coşkuyla kutlanılıyor tabi Türkiye'deki gibi gazla değil. Güneş batmaya yakın o gece ben l Mayıs' ta Beyaz Kelebekler de çaldım Ahmet Kaya ve Duman da çaldım Cem Karacadan 1 Mayıs'ı da çaldım.
Şu an bunu okuyon
o tek kişi…
Eyvah! çok tehlikeli bir soru geliyor sanki şu an...
Eyvah! çok tehlikeli bir soru geliyor sanki şu an...
yok yok değil :)
Annesiyle kavga
etmiş, en iyi arkadaşı telefonuma çıkmamış, otobüste garip bir yaratık ayağıma
basmış. Öfkeden deliriyor…acilen pasif lora etkisi yaratacak bi müziğe ihtiyacı
var. Kulaklığını taktı…siz de düğmeye basmış olun, hangi şarkı?
Yuuuhhh!
Bunu biraz düşüneyim...
Bunu biraz düşüneyim...
Pinhani'nin sevdiğum yanımda uyusun. Bu mesela, buyursun bunu dinlesin. İşe yarar mı bilmem ama...
Tüm hayatını etkileyecek çok radikal bi karar almış diyelim. Bi şehirden, bi insandan ya da yaptığı işten gitmek istiyor. Hatta abartalım biraz…bütün
gemilerini yakası var ama bi yandan da üç buçuk atıyor. Korkuyor…cesarete ihtiyacı
var. Öyle bi şarkı var mı?
Kendinizi rakıyı rokayla içer, erik yer. Bamya sever.
Kedi sever. Dinlediklerini yazar, sevdiklerini çalar diye ifade etmişsiniz.
Perdeyi bi tık daha aralasak orda gözümüze ilk çarpacak şey ne olurdu ?
Bunlar var zaten işte. Bamya var rakı var kedi var daha ne olsun.Bin tane daha şey bulurum ama...
Bunlar var zaten işte. Bamya var rakı var kedi var daha ne olsun.Bin tane daha şey bulurum ama...
ilk aklınıza geleni istiyorum ben.
Hımm düşünelim biraz...bu sahiden zor oldu ya...
Rakının yanına birayı koyabiliriz dünyanın bütün biralarını içmek istiyorum. Yemekler üzerinden gidiceksek üzüm ve karpuzu ekleyebeliriz . Bezelyeyi çok severim. Sebzesiz olmaz öyle diyim; vejeteryan değilim ama et obur hiç değilim. Dinlediklerime Stravinsky ve Mahler'i ekleyelim. Hatta net olarak Stravinsky' nin Bahar ayini. O benim canıma okuyan ve binlerce kaydını duymak istediğim bi şarkıdır.
Ekşi sözlükte adınızın karşılığında gördüğüm bi cümle:
Kedi çalan adam…ne demek bu? J
Kahkalar :))
Cümle bunu açıklamıyor çünkü. Enstrüman gibi çalan demek mi yoksa bi yerden gibip baya bildiğimiz kedi yürütmek gibi bişey mi?
Bi gece, sahiden de çok fantastik bi gece, Ankara'da içtik ve gecenin sonunda kardeşimin evine gittik. O gece bilmem nerde caz dinleyip sonra bilmem nereye gidip Ankara havası, sonra o dönem Gölge vardı orda rock dinleyip kendimizi kaybettik.
Kardeşimin de hala bizimle yaşayan bir kedisi vardır. O kediyi kucağıma aldım ve ses çıkardı. Miimm diye bi ses. Sonra bi yerine bastım başka bi ses. Zaten konuşan bir kedidir mır mır anlatır durur. Sonra sarhoşuz ya...kediyi mıncıklayarak bi takım sesler çıkardım. O, o gecenin hatırasına oraya yazılmış bi şeydir. Yazan da can dostlarımdan biridir.
Daha dün akşam twitterda Deniz Öztürhan “mahallede şu an
bi teyze –Atatürk’ü haykırmak ne demek?” diye bağırarak sinir krizi geçiriyor.
Toplumcak delirdik mi lan? “ diyen bi twit attı. Ben de altına işte sınır
burası. Bence burada durmalılar.Daha fazla üstümüze gelmemelerinin işareti diye
yazdım. Hakkaten
toplumcak çıldırmanın eşiğinde olabilir miyiz? Bu gemi nereye gidiyor
sizce?
Ve hatta Moda'da. Sizin yaşadığınız semtte geçmiş olay.
Öyle şeyler yaşıyoruzki, Tayyip bi konuşma yapıyor , Arınç bunu yalanlıyor, ertesi gün Bülent Arınç çıkıp Başbakanla restleşmemiz bizi bağlar diyor, arkasından Cemil Çiçek açıklama yapıyor ve "Ben hiç hristiyanları sevmiyorum" diyor...
Delirmemiş de ne yapmışız!?
Can Yücel'in "Ben hayatta en çok babamı sevdim!" diye bir dizesi var. Siz bu cümleyi bu netlikte kurabilir misiniz? Kursanız O'nun babam dediği yeri siz neyle ya da kimle doldururdunuz?
Birini mutlu etmek için en son ne yaptığınızı hatırlıyor
musunuz?
Yaptığım her şey insanları mutlu etmek üzerine kurulu aslında ama özellikle "mutlu edeyim" diye bi şeyim yoktur benim. Çok net bişey söyleyeceksem çok sevdiğim bi arkadaşımın oğluna bi tişört ve bir dvd aldım bu onu çok mutlu etti. Söyleşinin başında Metin Solmaz'dan bahsetmiştik. O'nun oğluna. O'nu çok mutlu ettim ben de çok mutlu oldum.
Sadece kendinizi mutlu etmek için en son ne yaptınız
diye sorsam…
Peki şu anki duygunuz desem...
Mutluluk...tam şu andan bahsediyorsak ve aslında rakıyla ilgisi yok bunun. Rakı içmesek de bu sohbette bu duygu gelirdi bana. Çok keyifli şu an.
ve son soru: rakının tadı nasıl?
Rakının tadı ve kokusu beni o kadar mutlu ediyor ki...Cemal Süreyya'nın o "kahvaltının mutlaka mutlulukla bir ilişkisi var" dediği dizeler. Benim için o rakıdır mesela. Ki asla kendimi kötü hissettiğimde ya da bi şeylerden kaçmak için içmedim bugüne kadar. Hiç tek başıma da içmedim mesela; hep en az iki büyük buluşmaları saymazsak, en çok altı kişilik bi masada ve hep mutlu olduğum anlarda içtim rakıyı.
Çoook teşekkür ederim...
Bitti mi? çok saçma! Şimdi boşluğa düşeceğim; lütfen bana soru sorun! hayıırr...!
ve yükselen kahkahalar... :)
ve yükselen kahkahalar... :)
Fotoğraflar: By Selvi Karagöz :)
off the record: -selvi fotoğraf çekimini bitirdiysen. Rakı siparişi veriyorum.. :)
YanıtlaSil